İşte İTÜ Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi ve Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun talihsiz kaza hakkındaki yorumu:
Yine üzülüp ağlıyoruz ama bir türlü ders alamıyor ve egolarımızı aşamıyoruz!
Depremler, bombalamalar, yangınlar, uçak, tren, helikopter kazası, vb. birçok afet ve acil durum, hep aynı şeye işaret ediyor: Ülkemizde doğru dürüst bir afet ve acil durum yönetim sistemi yok. Böyle giderse yakın bir gelecekte de olamayacak!
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüne neden olan kazada hükümetin ve devletin tüm ilgili birimleri ellerinden gelen her şeyi yaptı. Fakat ülkemizde bu konuda büyük bir sistem eksikliği var. Bu nedenle, olay yeri yönetiminde ve basın-hakla ilişkilerde yine birçok kriz ve tuhaflıklar yaşadık.
İTÜ Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi ve Müdürü olarak bu talihsiz kaza hakkında birkaç yorum yapmak istiyorum. Belki TBMM araştırmasına ve bu konu üzerinde çalışacak olanlara bir katkısı olur.
1. Afet ve acil durum yönetiminde arama ve kurtarma çalışmalarının yeri çok küçüktür. Ülkemizde ise en büyük önem işin bu kahramanlık kısmına verilmesine rağmen bu konuda da bir anlayış, fikir, dil, eğitim birliği vb. gibi eksiğimiz çoktur.
2. İlgili mevzuatta yeri olmadığı için uçak, helikopter, vb. kazası gibi teknoloji-insan kaynaklı afetler, ülkemizde afet sayılmaz. Bu nedenle, bunlara yönelik ülkemizde sistematik bir hazırlık ve düzenleme yoktur.
3. Yine kriz masası ya da merkezi gibi anlamsız ve işlevsiz bir şey devreye girdi. Yöneticisi oradaki en yüksek mülki amirdir fakat olay çok teknik ve uzmanlık ister. Ülkemizde “birleşik komuta” sistemi kuruladığı için olay yerine kimin komuta edeceği tam olarak bilinemez. Afet sayılmayan helikopter kazası gibi için olaya müdahale eden kurum ve kuruluşların bir planı yoktur olsa da entegre değildir.
4. Yine olay yerine resmi ve gönüllü, gereğinden fazla insan yığıldı. Herhangi bir eğitimi ve donanımı olmayan yüzlerce insan da dağlık bir alanda ve olumsuz hava koşulları altında araziye dağılarak çığ düşmesi ve donma gibi ikincil tehlikelere maruz kaldı. Hâlbuki bölge, altın/soğuk, gümüş/ılık ve bronz/sıcak şeklinde üç zona ayrılmalı ve “staging area” uygulaması devreye sokulmalıydı.
5. Her zaman olduğu gibi yine Başbakana “olay yerine/bölgesine gidecek misiniz?” gibi saçma bir soru soruldu. Bu anlamsız beklenti yüzünden Bakan Atalay da yetkililerin uyarısı ve zor hava koşullarına rağmen enkazın bulunduğu bölgeye gitmeye kalktı! Aslında afet ve acil durumlarda olay yerine giden protokol, oradaki çalışmalara zarar verebilir. Başbakan, Bakan, vb. insanlar stratejik seviyededir; bunlar taktiksel ve operasyonel işlere hiç karışmaz ve sıfır noktasına gitmez.
6. Başbakan basın toplantısında spekülasyonlar konusunda uyarıda bulundu. Çünkü “yaşıyor-yaşamıyor” spekülasyonu birçok kişiyi umut-öfke sarmalına soktu. Parti binası, vb. önünde biriken kitlelere herhangi bir psikolojik destek verilemedi.
7. Başbakan günlerce süren korkunç bilgi kirliliğinden de şikâyet etti. Helikopterin düştüğü haberinden sonra devamlı olarak ve bazen de valiler tarafından "enkaza ulaşıldı, hafif yaralı, ambulansla hastaneye getiriliyor" şeklinde haberler verildi. Çünkü ülkemizde afet ve acil durumlarda “Ortak Bilgilendirme Sistemi ve Merkezi” kurup haber ve ihbarları toplayacak, söylendi kontrolü yapacak, bilgi eşgüdümünü sağlayacak, onları düzenleyip dağıtacak bir sistem ve uygulama yoktur.
8. 112 servisindeki operatör bu olayı iyi yönetmiştir. Fakat ıssız bir yere helikopter düşmesi konusunda elinde herhangi bir talimat olmaması nedeniyle şehir içindeki bir acil durumda yapılması gerekenleri uygulamıştır. Bu da afet ve acil durumlara bir türlü bütünleşik ve sistematik bir şekilde bakamamamızdan kaynaklanmaktadır.
9. Afet ve acil durumlarda ki telsiz konuşmalarında bile yaralı ve ölülerin ismi söylenmez. Bu kazazedelerin ailelerine de bir saygısızlıktır. Bu nedenle, İHA Muhabirinin 112 ile yaptığı görüşmenin TV’lerde yayımlanması etik değildir.
10. Pilotla beraber herkes bu havada uçmanın riskini kabul ettiğine dair bir belge imzaladığını ve pilotun meteoroloji raporu aldığını sanmıyorum. Helikoptere o hava koşullarında uçuş için izin verilmesi, ELT cihazının devreye girmemesi, vb. için sivil havacılık ve meteoroloji uygulamalarımız da ciddi bir şekilde sorgulanmalı.
Bütün bunlar göstermiştir ki afet ve acil durum yönetiminde, havacılıkta kahramanlığa, iyi niyete, amatörlüğe, tesadüflere, iletişimsizliğe, vb.’ine yer yoktur. Lütfen bu yaşananlara göre şuan TBMM Genel Kurulunda bekleyen “Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısı”nı yeniden değerlendirelim. Yoksa yine boşuna üzülüp ağlamış olacağız!
Yorumlar Tüm Yorumlar (6)