AHL'YE BÜYÜK ÖVGÜ

John Simpson makalesine, “Buraya maalesef kısa sürecek ziyaretim sebebiyle henüz geldim. Dünyanın herhangi bir yerinde daha büyüleyici ve güzel bir kent varsa, henüz ben bulamadım. İstanbul Havalimanı’nı Avrupa ya da Amerika Birleşik Devletleri’nde bildiğim herhangi başka bir limana tercih ederim. Pasaport yetkilileri dikkat çekecek ölçüde verimli ve kibar. Ayrıca, bir AB vatandaşı olarak makul bir ücret karşılığında giriş yaptığınız noktadan bir vize alabiliyorsunuz” diyerek başlıyor.

British Airways’in Dünya genelindeki tüm uçuşlarında binlerce yolculara ulaşan High Life’ta Simpson, “Bugün sınır kontrolleri olmak zorunda, içinde yaşadığımız dünya bunu gerektiriyor. Ama ister istemez size yapılan muameleleri beğenmenizin beklendiği hissine kapılıyorsunuz” diyor. Simpson yazısını eşsiz güzelliğinden etkilendiğini vurguladığı İstanbul’da tarihi Haliç gezisi zamanı geldi diyerek sonlandırıyor.

Geçtiğimiz ay İngiliz Financial Times gazetesi yazarı Philip Stephens de Avrupa’nın en büyük havalimanlarından biri olan Londra’daki Heathrow Havalimanı’na yüklendiği, "Heathrow’nun Terminal Sefaleti, Britanya için Utanç" başlıklı haberinde Heathrow’u İstanbul Atatürk Havalimanı ile karşılaştırmıştı. Stephens "İstanbul’dan Londra’ya uçmak, birinci dünyadan üçüncü dünyaya seyahat etmek gibi. Türkiye’nin yükselen güç statüsü abidesi olan Atatürk Havalimanı, çelik ve cam modernitesi ile parlıyor. Halbuki kırık yürüyen bantları, gözlerin önüne serilen tavan boşlukları ve kirli yer halıları ile Heathrow’un 3. Terminali ise ulusal gerilemenin simgesi haline geldi” yorumunda bulunmuştu.